Dulğa, dulga, dulda
|
Bir yapının, bır kayanın lüzgar almayan tarafı. ''bu taraf esiyor, dulda tarafa geçelim''
|
Dülger, Dülgeri
|
Balta, Odun kırmaya yarayan tek ağzi keser gibi öbür tasafı balta, veya Dülger Ağac yongu işleri ile uğraşan Marangoza da denir (Oğlum Dülgeriyi getirde ıcıh odun gıralım)
|
Dullama
|
Henüz evlenmemiş ama kızlığından şupe edilen veya dul olduğu bilinen kadın, kız Aşşağılamak ve küfür olarak da kullanılır.. ''evindeki dullamasından haberi olmaz onun bunun kızı hakkında konuşur gavat''. 1 Baba evinde kalan boşanmış kızı 2 Boşanmış kadın
|
Duluh, duluk
|
Yanak, Avurt. ''aç gözlü avurdunu doldurdu, duluğunu patlatacak''
|
Dümbelek
|
Darbuka, dümbüldek
|
Dürme
|
İşini bitirme, yuvarlak hale getirmek. ..onun defterini dürdüm''
|
Dürüm
|
Yufka ekmeğin içine bir şeyler konulup sarılma hali.
|
Düve
|
Buzağının büyüğü / Boğaya gelmemiş 1-2 yaşında dişi sığır
|
Düven
|
Kıymıklı, keskin taşların taktaya çakılması ile elde edilen tarım aleti. Hayvan koşularak bir kişi tarafından üzerine oturularak yönnlendirilir Harman zamanı, sapı saçma yapmak ve tahılın saptan ayrmak için kullanılır.
|
Duzsuz
|
Gereksiz, Boş, Luzumsuz konuşan kişi (Gah şurdan Duzsuz, Duzsuz gonuşup duruyon)
|
Ebem Kuşağı, guşağı
|
Gökkuşağı. Gökkuşağı'nın Sarıyahşi'cesi
|
Ebemgöba
|
Ebemgömeci Bir Çesit ot yani Tohm kısmı yenilir çok faydalıdrı
|
Ede
|
Ağabey.
|
Ede, edem
|
Abi, kardeş, kardeşim
|
Efileme
|
Rüzgar, Hafif rüzgar esintisi (Tati tati rüzgar Efililedi yosa Tarlada ısıcahdan çatlıycadıh)
|
Eftik
|
Sıkıntı.
|
Egef
|
Ağaç halka.
|
Eğlemek
|
Oyalamak.
|
Ehmal
|
ihmal, ihmalkar, Lakayıt, yaptırımsız kalma (Senin Ehmallığın yüzünden Otobusu gaçırdıh)
|
Eke
|
Anac, Tecrübeli, Sürünün vey gurup lideri olan yetişmiş Hayvan. (Bu iyi Eke bir Teke)
|